Muhalefet ne yapsa olur?

Demokrasinin vazgeçilmezi muhalefetin varlığı ve toplumda iktidarla aynı görüşte olmayanların siyasal tutumlarını özgürce ifade edebilmeleri. Aslına bakılırsa bu gerek şart ama yeter şart değil.

İktidarın dışında olanların sadece fikirlerini ifade etmeleri değil aynı zamanda çoğulcu bir sistem içerisinde yönetimin de bir parçası olmaları gerekiyor. Yani seçimlerin ya hep ya hiç mantığında olmaması şart.

Türkiye’deki sistem beş senede bir yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazananın mutlak egemen olduğu, kaybedenlerin ise bir sonraki seçimlere kadar kaderlerine razı olmalarını şart koşan bir yapıya evrildi. Buna da milli irade deniyor. O milli iradenin neredeyse yarısından sadece bir eksiğinin neredeyse hiç kanaatinin sorulmaması iktidarın meşruiyetine nasılsa halel getirmiyor.

Yerel seçimler merkezi idaredeki bu mutlakiyetçi yaklaşımın kısmi de olsa dengelendiği istisnalardan biri idi. Ancak AK Parti iktidarı bu gri alanı da daraltmanın yollarını buldu. Bugün muhalefetin kendisini ifade ettiği ya da varlığını gösterdiği tüm alanları birer birer değişen oranlarda yok sayan ya da sınırlayan iktidarın cevabını vermesi gereken soru şu: Nasıl bir muhalefet olursa sorun olmaz? Ya da muhalefet ne yaparsa meşru ve makuldür? Ülkenin medeniyet algısı, geçmiş, gelecek ve sair konularda aynı görüşte olması gerekiyorsa ona zaten demokrasi denmiyor.

İktidarla aynı düşünmeyen kitlelerin kendilerini var kılma yollarını tek tek saysak en başa siyasi temsili koymak gerek. Muhalif olmanın, farklılığın kendisini görünür kıldığı ve iktidara ortak olduğu en temel mekanizma siyasi temsil. Bunun da elbette seçimler ve demokratik yollarla gerçekleşmesi gerek. Yani herkes oy oranında ve siyasi gücü nispetinde hem varlığını ortaya koyma hem de iktidara ortak olma şansını yakalayabilmeli.

İktidarın rutin pratiği haline gelen kayyım siyaseti ve farklı gerekçelerle yerel yöneticileri görevden alması ile Anayasa’nın en temel unsurlarından biri olan seçme ve seçilme hakkının fiilen askıya alındığı bir dönemdeyiz. En son İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk ve terör soruşturmaları çerçevesinde tutuklanması bunun en son halkasını oluşturdu.

Ortada iddialar var ama muhalif kesimdeki algı bunun siyasi bir operasyon olduğu şeklinde. Hatta PANORAMATR araştırmasına göre sadece muhalefet değil toplumun yüzde 60’ını aşan bir kesim meselenin siyasi bir hesaplaşma olduğu görüşünde.

Siyasi temsilin en önemli ayağı olan meclisin yetkilerinin budanması, yürütme üzerinde anlamlı bir denetleme gücünün kalmaması, yerel yönetimlerin bütçe ve icraat başlıklarında merkezi hükümetin izin verdiği kadar faaliyet gösterebilen yapılar haline gelmeleri ve nihayetinde yerel yöneticilerin fiilen görevden alınmaları ile siyasi temsil çok büyük oranda sınırlanmış durumda.

Siyasi temsilcilerinin iktidar tarafından tasfiye edildiğini ve sandıkta seçilenlerin görevden alındığını ya da kalanların icraatının sınırlandığını gören seçmenin elindeki ikinci seçenek kendisinin bizzat sokağa çıkarak varlığını görünür kılması. İtirazını, korkusunu ya da beklentisini ifade edebilmenin Anayasa tarafından güvence altına alınan yolu yürümek ve protestosunu doğrudan ortaya koymak. Yani sokak.

Etrafı yakıp yıkmadıkça bundan daha meşru ve doğrudan bir ifade biçimi yok. Ama bu yolu da gayri meşru hale getirmenin en kolay yolu yüzbinlerce kişinin gerçekleştirdiği eylemleri sayıları binlerle yatta yüzlerle bile ifade edilemeyecek marjinal hareketlerin parantezine hapsetmek.

Siyasal olarak görünür olmanın ya da itirazı seslendirebilmenin demokratik meşruiyet ve çoğulcu yapı içerisindeki diğer formatı ise basın. Yani gazete, televizyon ve sosyal medya aracılığı iktidarın yapıp ettiklerine itiraz etmenin, eleştirmenin zemininin varlığı.

Bu da başta RTÜK icraatları olmak üzere arka arkaya çıkarılan yasal düzenlemelerle, ağır cezalarla baskı altında. Türkiye’deki muhalif mecraların önemli bir kesimindeki irrasyonel, kimlikçi ve ötekileştirici dilleri itiraz etme haklarını ellerinden almıyor. Hele de iktidara yakın basın kuruluşlarındaki savrulmayla mukayese edildiğinde tencere dibin kara seninki benden kara.

Bu imkanların hemen hepsi kısıtlanan geniş bir toplum kesimin bulduğu son yol ise boykot. Özellikle iktidara yakın şirketlerin mallarını almama. İçeriği, tarzı eleştirilse ya da faydası tartışılsa da bu da günün sonunda siyasi bir varoluş çığlığı aslında. Nitekim boykot çağrısı yapanların devlet kurumlarından dışlanmaları, yaptırımlara maruz kalmaları da meselenin siyasi boyutunu gösteriyor.

Gelinen noktada iktidarın ve kendisini iktidarla özdeşleştiren kanaat önderlerinin, gazetecilerin, kitlelerin şu soruya bir yanıt vermesi gerekiyor. Siyasi temsilcileri tasfiye edilen ya da etkisizleştirilen, sokağa çıktığında vandallıkla ve kaos talebiyle suçlanan, iktidarın medya kuruluşları ile eşit taraflılıkla yayın yapmasının önüne engel konulan, boykot yaptığında ülke ekonomisine verdiği zarar üzerinden değerlendirilen ve yukarıdaki her alanda kolaylıkla vatana ihanet ile suçlanabilen muhalif kesimler ne yaparlarsa suç işlememiş olurlar?

Muhalefetin ne yapması demokratik itiraz hakkını kullanmak açısından iktidarın makul çizgileri içinde kalır? Ve en önemlisi o eylemin sahici bir demokraside ne kadar anlamı olur?

YORUMLAR (18)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
18 Yorum
  • Alp Demir / 03 Nisan 2025 15:03

    Muhalefet ne yapsa olur? AKP'nin yapıp da yanlış olduğunu söylediğin hiç bir şeyi kendin yapmayacaksın bu bir. İkincisi yuvarlak lafları bırakıp, millete, iktidara geldiğinde ekonomide, eğitimde nasıl bir program izleyeceksin, sığınmacıları ne yapacaksın, Suriye'de ve dış politikada nasıl bir yol izleyeceksin, terörle mücadeleden anladığın nedir, somut maddeler halinde sayacaksın. Başkanlık sistemini sürdürecek misin, parlamenter sisteme geçecek misin? Bunları söyleyecekler. Tek kelime duymadık.

    Yanıtla (4) (4)
  • Türkoğlu / 03 Nisan 2025 11:18

    Mevcut sıkıntıların ana nedeni, iktidara gelmeyi, iktidarı yani ülke yönetimini ele geçirme olarak görmemizdden kaynaklanıyor. Çünkü ele geçirilen bir daha bırakılmak istenmez.

    Yanıtla (0) (0)
  • Türkoğlu / 03 Nisan 2025 11:14

    Demokrasilerin en önemli özelliklerinden birisi de iktidarların sancısız, sorunsuz ve gönül rahatlığı ile el değiştirebilmesidir. Bizim gibi ülkelerde ise ya güzellikle ya da zorla, iktidarda kalınması için elden ne geliyorsa yapılması. Peki sebep ne? Halk sürünmüş, memnuniyetsizlik pik yapmış kimin umrunda. Ülke batsa da yönetimde "bizimkiler" kalsın. Sonunda tüm ülke kaybediyor. Bizim petrolümüz ve doğalgazımız yok. Bizim gibi ülkelerin esas zenginliği demokratik hukuk devleti vasfıdır.

    Yanıtla (1) (0)
  • Ayak Takımı / 03 Nisan 2025 00:31

    İlk söylediğinize geliyor, seçimi kazanan diğerini 5 sene ezme hakkını da kazandığını zannediyor. Eskiden böyle değildi, akepenin yeni Türkiye'si bu. Bu sayede biz de seçme hakkımızın ne kadar önemli olduğunun farkına varmış olduk, kıymetini bilmiyorduk çünkü bir defa bu hakkı biz kazanmadık, bize verildi, ikincisi, bu iktidar dönemine kadar seçme hakkımız temelinden tehdit edilmemişti. Seçme hakkımızı ölümüne savunacağız, bunu herkes böyle bilsin.

    Yanıtla (27) (1)
  • Okur / 03 Nisan 2025 09:25

    Sen niye kendine ayak takımı diyorsun ki! Ayak takımı onlar. Öyle oldukları için böyle yapıyorlar.

    Yanıtla (1) (2)
  • Birisi / 03 Nisan 2025 01:13

    Muhafazakar Şehir Üniversitesini sırf, Davutoğlu'na yakın olan akademisyenlere sahip olduğu için kapatan ve üstelik Muhafazakar geçinen bir zihniyetten korkulur ve yarın öbürsü gün daha neler yapacağını da tahmin etmek çok zordur.

    Yanıtla (19) (4)
  • gözcü / 03 Nisan 2025 06:44

    Üzücü olan Davutoğlu'nun sanki bunu bizzat yaşamamış ve 'derdini' Erdoğan'a akla gelebilecek her mutedil yolla dile anlatmasına rağmen üniversiteyi kaptırıp hala iktidara yanlayacak alan, yer ve an araması ve şu anı bile okuyamayıp kenarda köşede kalması.

    Yanıtla (11) (2)
  • Karar Okuru / 03 Nisan 2025 08:35

    Korkma! Müslümanlar her zaman başka dinden olanlara hoşgörü ile muamele etmiştir. Hatta peygamberin şehrinde, peygamberin 2. Halifesi, ateşe tapanların ibadetine, o sirada alkollü içki tuketmelerine bizzat izin vermiştir. Ama muslumanim, yalnız zekatı kendi kabilemde toplayıp ihtiyaç sahiplerine dağıtayım diyenlere ordu gönderilmiştir. Mantık aynı değildir ama benzerlikler vardır.

    Yanıtla (1) (10)
  • Okur / 03 Nisan 2025 07:37

    Demokrasiyi araç olarak gören zihniyetin artık araçla işinin kalmadığını gösterdiği, bunu da işinize gelirse rahatlığıyla yaptığı günlerdeyiz. Allah gidişatımızı ve sonumuzu hayretsin.

    Yanıtla (8) (0)
  • karar okuru - ... / 03 Nisan 2025 07:10

    iktidar halkın sadece televizyonlardaki paraya boğulmuş yandaş gazetecimsilerinin, halkı salak yerine koyan aptalca yorumlarını seyretmesini ve boca edilen yalanlara inanmasını istiyor.

    Yanıtla (11) (0)
  • Okur / 03 Nisan 2025 06:49

    Bu gidiş kurşunlaşmadan bitmeyecek gibi görünüyor. Birkaç milyonumuz ölmeden demokrasinin kıymeti anlaşılmayacak.
    Uğruna ölümü göze aldığınız şeyleri koruyabilirsiniz.

    Yanıtla (3) (0)
  • karar okuru / 03 Nisan 2025 01:51

    Milletin ofkesini gutmeye calisan CHP olmasa iktidarin basina cok daha kotu seyler gelecekti. Iktidar CHP ye tesekkur etmeli. Ofke cok buyuk.

    Yanıtla (8) (1)
  • İbrahim / 03 Nisan 2025 01:22

    23 yılımız AKP iktidarı ile geçti geldigimiz yer uçurumun kenarı iktidara ya biat edeceğiz ya kúllerimizden yeniden doğacağız.

    Yanıtla (10) (1)